Bu yazıda herkesin heyecanla beklediği ve nefes nefese geçen Ege Rallisi’nden bahsedeceğimi düşünüyordunuz mutlaka. Şimdiden söyleyeyim, aşağıdaki yazı, Ege’den bile daha nefes nefese geçen Portekiz Rallisi’nin yazısı. Ege Rallisi yazısı cuma gününe…
Başlık biraz “antilop” gibi oldu ama, anlatmak istediğim şey, Loeb’ü durdurmanın formülünün galiba bulunduğu idi…
Portekiz’de tam bir “eski tip”, yağmurlu, çamurlu, sisli, tuzaklı bir ralli izledik. Gece etapları da krema oldu. Eski tüfek Fin pilotlara, Sainz’lara, McRae’lere gönül vermiş bizler de bayram ettik tabii bu şartları görünce. Kim bilir ne güzel görüntüler çıkacak ortaya diye youtube’dan video avına çıktık. Ama tek gördüğümüz, maalesef kaza görüntüleri oldu. Hava ve yol şartları zorlaşınca, günümüzün havalı WRC pilotları bir tırstılar, bir tırstılar ki… Tırsmayanlar da kaza yaptılar zaten. Şu yarışta Alen, Kankkunen, Makinen, McRae, Sainz, Biasion olsa, ne yarış olurdu ama, ne görüntüler çıkardı değil mi… Adamlar, o tekerlekli tabut Gr.B’ler ile gözü kapalı gazlıyorlardı bu şartlarda, hey gidi hey… İşin ilginç yanı, organizatörler de, bu tırsma durumuna çanak tuttular. Cuma gününün 3 etabı, “çok fazla seyirci olmasından ve bazı ekiplerin çamura saplanmasından ötürü” bahanesi ile, iptal edildi. Kaygan yollarda tel tel dökülen yeni nesil pilotların mızmızlıkları yüzünden böyle bir karar alındığını ve güvenliğin bir bahane olarak kullanıldığını düşünüyorum bu konuda. Oldu olacak yağmurda hiç ralli yapılmasın artık! Zaten bütün yarışla birbirine benziyor, rallilerin tüm özgün karakterleri yok edildi FIA tarafından. Bu hava şartları bir lütuftu ralli sporu için. Çünkü birçok süpriz oluyordu, klasman sürekli değişiyordu ve insanlar normalin üzerinde bir ilgi gösterdiler yarışa. Ama etaplar cart diye iptal edildi. Portekiz gibi ralliyi özümsemiş bir ülkeye yakışmadı bu etap iptalleri.
Yarışa gelirsek, ilk ayağın gece geçiliyor olması harika bir nostalji rüzgarı oldu. Güvenlik standartlarını çok zorlasa da, gece etapları bu sporun olmazsa olmazı. Yarışın sürprizlerle dolu olacağının işaretleri, daha gece etaplarında gelmeye başladı. Sebastien Loeb, yılda bir kere yaptığı hatalarından birini yaptı ve inanılmaz bir kazaya imza attı. Takım direkötrü Yves Matton’un yaptığı açıklamaya göre, sol virajdan çıkıp tepe arkası bir sağ viraja yaklaşan Loeb, Daniel Elena’nın notu “tepe arkası sağ” diye okumasına rağmen, DS3 WRC’yi sola çeviriyor ve yoldan çıkıyordu. Bunu Loeb de teyid etti zaten. Ciddi bir hasar alan DS3 WRC yarışa devam edemezken, herkes, Loeb’ü durdurmanın tek yolunun, bütün yarışları geceye çevirmekten geçtiğini konuşuyordu. Herkes hata yapabilir, bir anlık paralize oldu herhalde Loeb. Çünkü asla böyle ucuz bir hata yapacak pilot değil. Nitekim, Monte-Carlo rallilerinde defalarca gece spesyallerinde best-time’lar yaptı Loeb. Bu arada, bu kazanın çok benzerini geçen sene Petter Solberg, Ürdün rallisi’nde yapmıştı.
Gece etaplarının sürprizleri bu kadarla kalmadı. Kendisinden çok şey beklenen ve Mini’nin yeni fabrika pilotu konumuna yükselen Armindo Araujo, daha yarışın ikinci kilometresinde yoldan çıkarak, tüm iddiasını kaybetti. Mini’nin “kontörlü fabrika pilotu” Nobre ise, yarışın startını bile alamadı… Çünkü henüz sıralama etabında kaza yaparak, aracına ağır hasar verdi. Nobre, Meksika Rallisi’nde de tam üç kez kaza yapmıştı. Brezilya’dan Senna, Barrichello, Massa gibi başarılı F1 pilotları çıktı zamanında. Ama geçen seneki Oliveira fiyaskosundan sonra, Nobre de gösterdi ki, ralli pilotu çıkmıyor demek Brezilya’dan. Bu anlamda, BMW firmasının fabrika takımı işini Prodrive’dan alıp, İtalyan’lara vermesine yönelik eleştiriler haklı gibi görünüyor ilk bakışta. Çünkü iyi pilotlar Sordo ve Sandell, Mini ile değil, Prodrive ile anlaşmalı oldukları için, İngiliz takımında kaldı. Ne ki, bu eleştiriyi yapmak imkansız, çünkü iyi pilotlar Prodrive’da ama iyi otomobilleri Prodrive değil, İtalyan’lar yapıyor. Zira, Dani Sordo’nun Prodrive Mini’si, İspanyol pilotun muhtemel bir birinciliğine taş koydu Portekiz’de. Perşembe gecesi ilk etabın startını alan Dani Sordo, daha 500 metre gitmeden, bütün farlarının sönüp, bir daha yanmamaları yüzünden yolda kaldı! Ralli tarihinin en ucuz arızasına kurban giden Sordo, cuma günkü etaplarda ise, ön cam rezistansı çalışmayınca, buğu yapan camı yüzünden yine bir sürü zaman kaybetti. Kısacası, Prodrive’ın elektrikçilerinin, İspanyol’un önünü görememesi için ellerinden geleni yaptıkları anlaşılmış oldu. Bu da yetmedi, cumartesi günü de, egzoz gazları doldurdu Mini’nini içini. Klasik Prodrive otomobili problemleri bunlar: Hızlı ama narin otomobil yapıyor Prodrive, Subaru’dan beri yıllardır aynı basit arızalar. M-Sport’da anlayış çok farklı. Tasarımda süratten ödün veriyor M-Sport ama, otomobilleri sağlam oluyor. En azından Focus WRC’ler çok sağlam otomobillerdi. Fiesta WRC’ler ise daha fazla problem çıkarıyor sanki. Bu yarışta Fiesta pilotları hidrolik direksiyon, yakıt basıncı ve motor problemleriyle boğuştular sürekli. Bugünlerde sürat ve sağlamlığı bir arada beceren sadece Fransız’lar var sanırım.
Daha perşembe gecesi ilk otuzun dışına düşen Dani Sordo, yine de gösterdiği hız ile, fabrika pilotu ve ev sahibi Araujo’yu domine etti Portekiz’de. Aynı şekilde, diğer Prodrive pilotu Patrik Sandell de Araujo’dan hızlıydı. Cuma günü yoğun sis ve çamur ile karşılaşan ekipler, birer birer yoldan çıkmaya başladılar. Elbette bunların en ilginç olanları, Ford pilotlarının yedikleri haltlardı… Önce lider giden JM Latvala attı kendini yoldan. Latvala için fikrimi geçen yazımda ve önceki yazılarımda belirtmiştim. Fabrika pilotu olmak için, hele ki birinci pilot olmak için, sadece hızlı olmak yetmez, zeka da gerekir. Latvala asla birinci pilot olabilecek bir sürat-zeka kombinasyonuna sahip değil. Hadi Latvala’nın aklı evvel, peki bir etap sonra uçan Petter Solberg’e ne demeli? Bir önceki etapta takımın diğer arabası uçmuş, sen de uçma tehlikesi atlatmışsın, kahramanlığa soyunup ne diye o kadar risk alırsın ki, Mr.Hollywood… Bak, gül gibi birinciliği kaçırdın, şimdi Loeb’ün etekleri tutuşacaktı eğer birinci olsaydın… Sanki beni duyacak da, ben de yazıyorum… Ama ralli tanrıları, bu pilot seçimlerinden ötürü Malcolm Wilson’a bu kadar cezayı az bulmuş olmalı ki, Solberg’den bir etap sonra da, takımın üçüncü pilotu Ott Tanak uçtu. Bunca rezaletten sonra, Malcolm Wilson’ın kalan son saç telleri de dökülmüştür herhalde. Yine de Petter Solberg, yarışın ilerleyen bölümlerinde Ford takımının sancağını tek başına üstlendi ve tecrübesiyle süratini ortaya koyarak, yarışı podyumun hemen ardında noktaladı. Hirvonen diskalifiye edilince de, liderlik koltuğunda rahat bir nefes aldı Norveç’li. Bu yarışta tek hata yapanlar, Ford pilotları ve Sebastien Loeb değildi. Zorlu şartlarda Thierry Neuville ve Dani Sordo da birkaç kere yoldan çıktılar. Hatta Sordo bunlardan birinde lastiğini patlatıp, durup değiştirmek zorunda kaldı. Prodrive Mini pilotu Patrik Sandell de, kazasız belasız götürdüğü yarışı, sondan bir önceki etap kaza yaparak heba etti. Armindo Araujo ise, gazladıkça yoldan çıktı,yoldan çıktıkça daha da gazladı ve en sonunda cumartesi günü bir kere daha kaza yaparak, Mini’sinin tekerleğini kopardı ve rahat etti. Araujo’dan çok daha olgun bir pilotaj bekliyordum bu yarışta.
Portekiz’de sorun yaşayanlar sadece kaza yapanlar değildi. Ford pilotları birçok mekanik problem ile boğuşmak zorunda kaldıları. İki Fiesta WRC pilotundan Novikov, motor problemi yaşamasa, Mads Ostberg’i geçebilirdi. Hirvonen’in diskalifiye olmasıyla zafere ulaşan Ostberg’in kariyer olarak bundan daha fazla ilerleyebileceğini sanmıyorum. Fakat Novikov, potansiyeli ile, daha iyi şartlarda yarışma şansını hakeden bir pilot. Bu yarışta elde ettiği, “WRC’de podyum yapan en genç pilot” unvanı, bundan sonrası için Novikov’u ateşleyecektir. Ne ilginçtir ki, Novikov’u WRC’nin en genç podyum pilotu yapan Fiesta WRC’nin diğer koltuğunda da, WRC’nin en yaşlı podyum yapan copilotu oturuyordu. Yaşayan efsane Dennis Giraudet, 56 yaşında WRC’de podyum yaparak, hak ettiği bir unvanı almış oldu ve tarihe geçti. Sanırım WRC’de ilk defa bir yarışta bir otomobilden böylesine iki farklı unvan çıkıyor.
Gelelim, Mikko Hirvonen’in hikayesine. Motorsporlarında bazı bedbaht pilotlar vardır. Bu pilotların kem talihleri, peşlerini hiç bırakmaz. Mikko Hirvonen de bunlardan biri. Kısa süren Subaru kariyerinde, tecrübesizliğin getirdiği birçok sorun yaşadı. Sonra Ford takımında şans buldu ama önce Gronholm’ün gölgesinde kaldı, sonra da, tüm WRC pilotlarının genel talihsizliği olan, Loeb ile aynı döneme denk gelme sendromunu yaşadı. Takım değiştirdi, en iyi otomobilin direksiyonuna oturdu. Değişiklik iyidir, belki bu Portekiz zaferi ile Loeb’e karşı bir üstünlük kurabilir diye düşünürken herkes, bu sefer de Jerome Toquet’nin hışmına uğradı Hirvonen. DS3 WRC’nin debriyaj ve turbosundaki homologasyona aykırı durumlar, Hirvonen’in diskalifiye edilmesine yetti ve Fin pilotun makus talihi yine tekerrür etti.
Hirvonen çok hızlı bir pilot değil. Markko Martin, Marcus Gronholm ve Sebastien Loeb ile kıyaslarsak, Mikko Hirvonen’den asla O’nlar gibi sihirbazlık seviyesinde bir sürat görmüş değiliz bugüne kadar. Ama en az onlar kadar akıllı Hirvonen. Zor şartlarda çok akıllı kullandı, hatta hiç best yapmadı. Normalde hiç best yapmayan bir pilotun kazanması hak değildir ama bu kadar zor şartlarda bu bir zeka belirtisidir diye düşünüyorum. Ama hiç best yapmadığı için adeta ralli tanrılarının hışmına uğradı Hirvonen ve kariyerinin en büyük fırsatlarından biri, avucunun içinden uçup gitti. Öte yandan, bir de JM Latvala’ya bakıyoruz. Ne kadar iyi niyetli ve spektaküler olursa olsun, bugüne kadar Latvala’nın değerlendiremediği şanslar, başka bir pilota verilse, bu kadar zaman kaybetmezdi Ford takımı. Ben Malcolm Wilson’ın yerinde olsam, fabrika pilotları Latvala ve Solberg’i pazartesi işten kovardım. Solberg’in eski Solberg olmadığı ortada. Latvala zaten safi zarar. En azından önümüzdeki sezona yatırım yapıp, derhal Dani Sordo ve Patrik Sandell ile anlaşma yapardım. Yaş ortalaması yüksek olmayan, belli bir tecrübeye ve hıza sahip, hem asfaltlarda hem de kar ve topraklarda söz sahibi olabilecek bu iki pilotun oluşturacağı kombinasyon, Loeb sonrası dönem için olabilecek en iyi karışımı sunuyor bence…
Bakalım zorlu Arjantin Rallisi neleri değiştirecek WRC’de…
Hatalıysam: arasdincer@rallidergisi.com