Evet, Meksika Rallisi’nden bahsediyorum, İsveç’ten değil. Peki ikinci olduğu halde nasıl kazandı Ogier? Kestirmeden gideceğim…
FIA, WRC yarışlarındaki mevcut start sistemini kurgularken, -biraz da mecburiyetten- anti Ogier bir çözüm buldu: Şampiyona sıralaması, ilk iki gün boyunca aynı zamanda start sıralaması olacaktı. Bu pek adil bir sistem değil, ama ralli severlere çekişmeli yarışlar izletmenin, başka da bir yolu yoktu. Ogier bir şekilde alıp başını liderliğe çıktığı için, toprak rallilerde yolu süpüren olacak, böylece diğerlerinin “yaşama şansı” artacaktı. Yetenekli Fransız, bu sistemin üstesinden bir şekilde geldi ama işte. Tıpkı hocası Sebastien Loeb gibi, hem yolu, hem de birincilikleri silip süpürmeyi başardı. Üstelik, yarışların son günlerinde hep arkadan start aldığı için, bütün power-stagelerden de kolayca maksimum puanları topluyor Ogier. Gerçi önden start alsa, yine aynısını yapar tahminimce…
Artık bu noktadan sonra yapacak tek bir şey kaldı. FIA, kuralı son bir defa değiştirmeli ve lider son günde de önden start almalı. Yoksa biz bu filmi daha çoook izleriz…
İzleriz… Çünkü, bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, Thierry Neuville, Andreas Mikkelsen gibi gençlerimizin de, Mads Ostberg, Dani Sordo, JM Latvala ve Kris Meeke gibi kaşarlarımızın da halleri ortada. Güya yarış kazanacak bu 6 kişiye sezon başından beri gönderilen çekici sayısı kaç? Ben sayamadım… Rally2 -eski ismiyle süper rally- için kurtarılmalarını da sayarsak, bu kadroya çekici dayanmıyor. Sürat anlamında Seb Ogier’ye yaklaşabilenler belli: Hyundai’si el verdiğince Haydon Paddon ve takla atmadılarsa Meeke ile Latvala. Ama işte bu 3 gönüllü de her zaman düşeş atamıyorlar. Lakin Amerika kıtasındaki ralliler biraz istisna galiba..!
Geçen sezon Kris Meeke’in Arjantin’de yaptığı sürprizin bir benzerini bu sezon Meksika’da JM Latvala yaptı: Yarışın sonuna kadar hiçbir şeye çarpmadan, otomobilini çizmeden finişe geldi!
Latvala yarışı pek de zorlanmadan kazandı evet. Ama neden zorlanmadığına ve aslında neden Ogier’nin kazandığına bakmak lazım. Bu yıl Meksika etaplarında bugüne dek hiçbir sezonda veya başka hiçbir rallide görülmemiş türden bir zemin vardı. Toprak o kadar gevşek ve yoğundu ki, bazı etapların ikinci geçişlerinde bile yol süpürmeye devam etti Seb Ogier. Sabahtan öğlene yine kirleniyordu zemin, o derece… Hatta bu kadar yumuşak zeminle karşılaşan pilotlar, bazı luplarda yumuşak lastikleri tercih ettiler. Bu, pek beklenen bir şey değildi. Latvala’nın hiç puanı olmadığı için, en temizlenmiş zemin hep Ona kaldı, O da bestleri topladı. Bugüne dek, Ogier’nin mekanik problem yaşamadığı bir rallide, bir pilotun Ogier’ye karşı neredeyse hiç zorlanmadan kazandığı tek ralli oldu bu. Bir daha olur mu bilinmez…
Peki o zaman, Latvala dışındaki diğer arkadaşlar, size sorarım… Bu Ogier hepinizin önünden gidiyor. 100 değil, 200 değil, 250 değil, 300 km boyunca yol süpürüyor, çuvalla zaman kaybediyor. Yetmezmiş gibi, size tekerlek iziyle en mükemmel çizgiyi gösteriyor. Dahası, Ogier tehlikeli bir zeminde forse etmek zorunda ve yakın rekabetle karşılaştığında hata yapabilen bir adam. Tüm pilotların puan farkını azaltmaları için altın fırsat bu. Üstelik daha sezonun başlarındayız, henüz arayı çok açamadı Ogier. Dolayısıyla bu yarışın sonucu, ilerleyen toprak yarışların kaderini etkileyecek…
Çünkü Ogier Meksika’da kötü bir sonuç alırsa, baskı altına girecek. Yani mükemmel zamanlama diye buna denir, bütün şartlar Ogier’nin aleyhinde… Adamı hep birlikte sıkıştırıp, dayak atacaksınız işte, hepiniz için süper bir durum bu… Topunuzla tüfeğinizle saldırıp, bu adamı geçmeyi nasıl beceremiyorsunuz? Geçememekle de kalmayıp, ya kaza yapıyorsunuz ya da kedi gibi yatıyorsunuz.
Hiç mi isyan etmez bir WRC pilotu? Latvala’nın dakikalık yaptığı Ogier’yi, hiç olmazsa 10-15 saniye geçemiyor musunuz? Yahu hakikaten izlenecek tarafı kalmamış bu WRC’nin arkadaş…
Ha ama pardon, imam gaz çıkarırsa, cemaat ne yapardı..? Pilotlar şaşkın da, patronları aşkın mı sanki? Hyundai takımından Dani Sordo, kırk yılın başı podyum yaptı, o da elinden uçtu gitti…
Sebep: Kuralların izin verdiği sayıdan fazla lastik kullanmış olması… Daha da komiği var. Mantıken, bir yarış otomobiline yeni lastik takacaksanız, bu ya iki, ya da dört adet olur. Bu yüzden, FIA’nın her otomobile tanıdığı lastik kotası 28 adet, yani çift sayı… Malumunuz, 28’i hem ikiye hem de dörde bölebilirsiniz. Peki Dani Sordo kaç lastik kullanmış yarışta? Yirmidokuz… Ne ikiye, ne dörde ne de başka bir sayıya bölünemeyen bir asal sayı, yirmidokuz… Çünkü Sordo’nun otomobiline bir lastik değiştirme bölgesinde 2 değil, 4 de değil, 3 yeni lastik takılmış. Yepyeni bir lastik stratejisi yani… 2 yerine 4 yeni takılsa da, kotayı 2 tane geçseler, hadi onu anlayacağım. Hesap hatasıdır, dalgınlıktır filan dersin. Ama servise gelen bir otomobile 3 yeni lastik nasıl takılabilir, bunu hiç kimse nasıl fark etmez, hayret etmemek mümkün değil. Birileri tekilayı fazla kaçırdı herhalde, bunun başka açıklaması yok? Velhasıl, Sordo 2 dakika ceza aldı ve podyumda bitirdiği yarışta podyumu bir buçuk saniye farkla kaybetti. Lastikleri saymak, pilotun işi değil. O pilota ait otomobilin, araç sorumlusu var, mühendisi var, takım menajeri var. Lastikleri saymaktan acizlerse, 3 yeni lastik ile pilotu etaba yolluyorlarsa, Volkswagen’leri geçecek otomobili nasıl hazırlayacak da pilota verecek bu adamlar, onu da bilmiyorum…
Peki bu yarışı neden Ogier kazandı diyorum? Neticede Seb yarışı ikinci sırada bitirdi ve power-stageden de yine 3 puan aldı. Yani, en savunmasız kaldığı, bunun da gayet farkında olduğu bir durumda çok ucuz yırttı. Sadece hiç puanı olmayan, dolayısıyla iddiası da az olan JM Latvala’ya karşı 6 puan kaybetti o kadar. Daha ilk etaptan durumun vahametinin pek ala farkındaydı ve belli etmese de gergindi Ogier yarış boyunca. Cumartesi öğlen servisine girerken baktı ki arkadakilerde hayat belirtisi yok, “Ben gazdan ayağımı çektim” dedi gazetecilere. İçinden de diyordu ki, “Bu kekolar beni bu zeminde bile yakalayamıyorlarsa, JM’nin arkasında ikinci olmak kaymaklı kadayıf”… Bundan daha iyi bir kurtuluş olamazdı Fransız için.
WRC2’yi Skoda Fabia R5 pilotu Fin Teemu Suninen kazandı. Bu adamı izlemek lazım. Elfyn kadar hızlı olmayabilir ama Elfyn ile sadece Finlandiya’da karşılaşacak bir strateji yaparsa, sezon sonuna doğru onu zorlayabilir. Polonyalı Ptaszek ise, yeni versiyon Peugeot 208 T16 ile ikinci oldu. Bu yeni 208’in rüştünü ispatladığı anlamına geliyor. 80 kmlik Guanajuato da dahil olmak üzere bütün yarışı tek parça, bozulmadan geçti 208. Rakipleri karşısında tek silahı güçlü olmasıydı 208’in. Şimdi rakipleri ondan güçlü motorlara sahip, bakalım bu yeni versiyon, güç anlamında da başa çıkabilecek mi yeni R5’ler ile…
Meksika Rallisi ile aynı hafta sonu, bir başka önemli ralli vardı. 1 yıllık aradan sonra BRC, yani Britanya Ralli Şampiyonası tekrar marşa bastı. Sponsor yokluğu, Gr.A 4 çeker otomobillerin yasaklanması ve bazı tatsız kazalardan dolayı hem katılımcı profili düşen, hem de eski günlerini aratan şampiyona, geçen sene koşulmamıştı. Bu yıl MSA desteğiyle, tekrar 4 çekerlere açık şekilde koşulan şampiyonada, katılım da göz doldurdu. Geçen hafta sonu koşulan ilk ayak yarışı Mid Wales Stages’ı, D-Mack takımının Ford Fiesta R5 Evo’sunu kullanan Elfyn Evans-Craig Perry kazandı. Bu Elfyn’e pazarlama müdürlüğü verme işi çok tuttu ralli sporunda… Malcolm Wilson’dan sonra, Ken Skidmore da, satış pazarlama işini Elfyn’e verdi, artık D-Mack de satıyor Elfyn. Ken Skidmore, D-Mack’in Fiesta R5’ini yarıştıran Autotek takımının sahibi.
Gelelim yurtdışı temsilciliklerimize…
MERC’de TOK Sport’un Evo 10’ları ile mücadele eden Vedat Diker-Erdal Oral ve Yiğit Timur-Ufuk Uluocak ikililerinden sonra, bir başka bölgesel şampiyona olan ERC’de de bir Türk ekip yola çıkıyor. Murat Bostancı ve Onur Vatansever’i, bu haftasonu ERC’nin aslında ikinci, fiilen ise ilk ayağı olan Kanarya Adaları Rallisi’nde takip ediyor olacağız. Vedat Abi ile Yiğit’in ilk yarışları olan Katar Rallisi’nde işler pek iyi gitmedi ve yarışı bitiremediler. Ama Yiğit ile Ufuk’un yaptığı zamanlar, Araplarda biraz telaş yaratmış. MERC’in ilerleyen ayaklarında şans da yanlarında olursa, bazı arapların hallerine çok gülebiliriz…
Hatalıysam: arasdincer@rallidergisi.com